
Beklenen düğün gerçekleşti. İki şahit yeterliydi gerçi, ama belli ki prens işi sağlama almak istedi. Tabi düğün Cuma namazı vakti olunca beklenen katılım az oldu. Televizyon kanallarından, sözlüklerden takip ettik seremoniyi. Twitter ahalisi cemi cümle dakika dakika yorumladı düğünü. Takı kuyruğundayım şeklinde lokasyon belirtenler mi ararsınız, geline değil kız kardeşine methiye düzenler mi…
Düğünde cümle alemi dehşete düşüren bir olay oldu. Hadsiz hudutsuz bir başörtülü kadın kiliseye girmesin mi! Hemen gözler laikleri aradı, bekledik ki, biri çıksın rahibin kürsüne biri bu kadına haddini bildirsin desin veya güvenlik görevlisi gelsin kolundan sürüsün. Yok, hiç biri olmadı. Kilise kamusal alan değil belli ki! Neyse, aklımıza not ettik bu ayrıntıyı.
Düğünle ilgili en çok konuşulan şeylerden biri istisnasız bütün kadınların başında şapka olmasıydı. Tabi hemen tespiti yaptık, “demek onlarda da şapka kanunu var, ama kadınlar için”. Sonradan Google amcaya sorduk, dedi ki İngiltere’de düğünlerde kadınların şapka takması gelenektir. İçimiz buruldu tabi biraz.
Bu arada atlamadan söyleyeyim Prens Harry kilo almış, son gördüğümde dal gibi bir delikanlıydı. Az dikkat etse yediklerine iyi olur, sarayda yaşıyorum diye salmasın kendini.
Gelelim gelinliğe… Herkesin ittifakken söylediği şey, gelinliğin çok sade ve şık olduğuydu. Bu akşam gidin bir düğün salonuna 10 katı parıltıda gelinlikler görmeniz mümkün. Şu gelinlik mevzusu da acayip. Batı kültüründe gelinlik giyme sebebi gelinin güzelliğini sergilemesi değil, ailenin statüsünü göstermekmiş. Üst sınıf gelinler parlak kumaşlar ve iddialı renkler kullanırlarmış. Daha düşük sosyal sınıfa mensup gelinler de ellerinden geldiği kadar üst sınıf gelinleri taklit etmeye çalışırmış. Gözünü sevdiğimin sosyal düzeni hiç mi değişmezsin? Hala alt sınıf üst sınıfı taklitte…
Sonraları Avrupa beyaz gelinliği benimsemiş. Beyaz gelinlik evlenecek kadının temizliğine, masumluğuna ve yeni bir hayata güzel girmesine vurgu yapacak bir unsur olarak algılanmış. Bırrr!
Osmanlı’da ise gelinlik giymenin farklı bir mantığı var. Genç kızların süslü giyinmesi ayıp karşılandığı, sadece evli kadınların süslü giyinmesi normal göründüğü için evlilik süslülüğe ilk adım olarak görülürmüş. Allahtan batılılaşmışız da genç kızların giyebildiği renkler ve kıyafetler değişmiş. En çok imrendiğim şey ise şudur; saray hanedanının gelinlikleri kırmızı olurmuş. Hangi ara bu kırmızı renk itibar kaybetti merak ediyorum. Şimdi birine kırmızı gelinlik giyeceğim desen, “e deli kırmızıyı sever” der, en afillisinden bir deli etiketi yapıştırır alnınıza.
Peki rengarenk gelinliklerden nasıl buz beyaz gelinliklere geldik diye sorarsanız, adres II Abdülhamit’in kızı Naime Sultan. Bu topraklarda ilk beyaz gelinliği giyen kendisi olmuş.
Genel akım, gelin dediğin gelinlik giyer, gelinlik de illaki beyaz olur dese de, ben bunun bir moda esareti olduğunu düşünüyorum. Neden herkes gibi giyinmek zorundayız ki? Pembe bir elbiseden gelinlik olmaz mı? İlla hediye paketi kıvamında fiyonklanmalı mıyız? Danteller gipürler paçalardan akmazsa nikah sakata mı girer?
Düğünle alakalı Cemil İpekçi’nin bir TV progamında yaptığı yorumu da dip not olarak eklemek isterim. Feyz aldım zira. İpekçi gelinliği çok beğendiğini söyledi ve gösterişli giyimle alakalı şu yorumu yaptı. “Kadınlar modadan kurtulup beyinlerini giydirseler daha iyi olacak, beyinlerini giydiren kadınların modası geçmiyor çünkü.”
Haydi beyinlerimizi giydirelim derim ben bu sözün üstüne, altına, sağına, soluna…
03/05/2011